Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şeklen kadın hakları savunucusu, ruhen gerici

27 Nisan 2021 Salı

Sümeyye Erdoğan Bayraktar, kadın hakları konusunda yandaş Yeni Şafak’a röportaj vermiş.

“Kadın hakkının sadece seküler bir tanımlaması olmadığını göstermek mühim” demiş.

Her toplumun bu hakları kendi inancı ve toplumsal gerçekliklerine göre tanımladığını göstermek önemliymiş.

Ne baskıcı ve kısıtlayıcı önyargıların ne de LGBT lobisinin uluslararası ölçekteki propagandasının, kadın hakları mücadelesine zarar vermesine razı olabilirlermiş!

Demek sonunda sadede gelinmiş...

AKP’nin tüm kadrolarıyla en büyük hedefi laikliktir. Herkesin bildiği gibi laikliğe karşı odak olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından oybirliğiyle tespit edilen bir partidir AKP. Ama diyebilirsiniz ki Sümeyye Erdoğan, KADEM’in (Kadın ve Demokrasi Derneği) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak konuşmuş...

Üstelik aynı röportajda, KADEM’in siyasi bir tartışma içine girmesini istemediğini de söylemiş. Ama yaptığı açıklamalar siyasetin dik âlâsı!

KADIN HAKLARI İNANCA GÖRE BELİRLENEMEZ

Sümeyye Hanım, 2014’te KADEM’in etkinliğinde, “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir” diyen babasına 7 yıl sonra “Kadının yaratılışta ve hukuk önünde erkekle eşit olduğu çok temel bir hakikat” diyerek yanıt vermiş. Ama eşitliğin sağlanması için hayati olan temel ilkeyi yok sayarak bu sözünü de boşa çıkarmış. 

Söz ettiği eşitlik, onun ifadesiyle “Türk devlet geleneğinde yönetimin bazen hatunlarla paylaşılması” ile olmadı. Kadınlar, devrim yasamız Medeni Kanun ile evlenme, boşanma, mal varlığı, miras gibi özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından erkeklerle eşit konuma geldi. 

Kendisine hatırlatırım: Türkiye Cumhuriyeti, anayasasında hâlâ laik olduğu yazan bir devlettir. AKP iktidarında bu ilke sürekli ayaklar altına alınsa da burası hukuken laik olması gereken bir ülkedir. Kamusal alanı ilgilendiren düzenlemelerin de buna uygun olması zorunludur.

Bu nedenle “kadın haklarının sadece seküler bir tanımlamasının olmadığı” söylenerek inanç temelli bir tanımlama yapılamaz. Yaratılan hukuksuzluk ortamından cesaret alıp kimse bu geriye gidişi normalleştiremez.  

Kadın hakları inanç ile tanımlanamaz. Çünkü bu yapılırsa çocuk yaşta zorla evlendirmenin de erkeklerin dört kadınla imam nikâhı yapmasının da önüne geçilemez. 

Kadın hakları, özellikle seküler olması gereken alanların en başındadır. Bir kadının bunun aksini savunması, onun konuyu siyasete alet ettiğini gösterir. 

CİNSEL YÖNELİMİ TEHDİT OLARAK GÖREN CEHALET 

“Toplumun inancı” nedir? Doğar doğmaz herkesin nüfus cüzdanına otomatik olarak yazılan din hanesine bakarak mı belirleniyor bu? 

Azınlıkta da olsalar farklı inançtakiler ya da inançsızlar ne olacak?

İstanbul Sözleşmesi’nin LGBTİ bireyleri de şiddetten korumayı kapsamına alması mıdır, sorun?

Toplumsal cinsiyet ifadesi mi uymuyor, seküler olmayan düşünce yapılarına?

“LGBT lobisinin uluslararası ölçekteki propagandası” nedir?

Numan Kurtulmuş’un izinden gidip, “LGBT gibi marjinal unsurların cinsel yönelim kavramının ardına sığınıp faaliyet yapabileceğine” dair korku mu salınıyor? 

Onları “sapkın” diye damgalayarak mı koruyacaklar toplumun asayişini?

Biliniz ki toplumsal barışa asıl tehdit, “cinsel yönelim temeline dayanarak ayrımcılık yapılamaz” cümlesini tehdit olarak görenlerdir. 

LAİKLİK, KADIN HAKLARININ TEMELİDİR 

Bütün farklı din ve inanç sahipleri ile inancı olmayanların eşit koşullarda aynı kurallara uymak durumunda oldukları, kimseye dinsel ayrıcalık ve üstünlük tanımayan toplum düzeninin temelidir laiklik. 

Bu sayede kamusal alanda dinin belirleyici olması reddedilmiş; din ve inanç, kişisel alanda tutularak insan haklarının temel güvencesi sağlanmıştır. 

Laik olmayan ülkelerde insan hakları, kadın hakları ve başka hiçbir grubun hakları gelişmez. Çünkü inanca ve biata dayalı sistemler, aydınlanmanın önündeki en büyük engeldir. 

Dünyevi meseleleri, çoğunluğun ya da tek bir kesimin inancıyla belirlenen bir sistemin içine sokmak isteyenler baskıcıdır.

Görülüyor ki KADEM, kadın haklarını savunma iddiasıyla kurulduğundan İstanbul Sözleşmesi’ni sözde savunan oysa gerçekte kadın haklarının olmazsa olmazı laikliği hedefleyen, ruhen gerici bir dernektir. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları